Ayurvedik Beslenme
İnsanlık tarihinde yüzyıllardır farklı beslenme alışkanlıklarının uygulandığını biliyoruz. Peki tüm bunların temeli olan Ayurvedik beslenme hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? Gelin öğrenelim
İnsanlar yüzyıllardan beri farklı beslenme alışkanlıkları geliştirmiş ve bu alışkanlıkları günlük hayatlarında uygulamışlardır. Vegan, vejetaryen beslenme şekilleri bunlar arasında en bilinenlerinden olsa da tüm bu beslenme ekollerinin bir de temeli vardır: Ayurvedik beslenme. Ayurvedik beslenmeden hemen önce “Ayurveda nedir?” sorusuna cevap vermemiz bu beslenme şeklinin anlaşılmasına yardımcı olabilir. Ayurveda, 3000 yıldan daha uzun bir süre önce Hindistan’da keşfedilen doğal bir tıp sistemidir. Sanskritçe bir kelimedir ve “yaşam bilgisi” anlamına gelir. Çeşitli şifa yöntemleri, sağlıklı yaşamaya dair bilgileri temel alan bir felsefe olan Ayurveda, Ayurvedik beslenme şeklini de doğurmuştur.
Ayurvedik beslenme nedir?
Sağlığı, mutluluğu ve zindeliği temele alan Ayurvedik beslenme, aradığınız her şeyin aslında doğada bulunabileceğini söyleyen bir ekoldür. Ayurvedik beslenme, vücudunuzun o an neye ihtiyacı varsa ona göre beslenmeyi hedefler de diyebiliriz.
Bu beslenmenin modern beslenme şekilleriyle ayrılan kesin çizgileri vardır. Ayurveda’da besinler tatlı, ekşi, tuzlu, acı, bitter (buruk) ve umami (kekremsi) şeklinde 6 farklı tat grubuna göre sıralanır. Yani alıştığımız gibi, besinler karbonhidrat, protein ve yağlar temelinde ayrılmaz. Bunun nedeni dilin algıladığı tatların besinlerin işlenişine belli bir yön verdiği düşüncesidir. Ayurveda’ya göre her tadın, her lezzetin vücudumuza sağlık açısından olumlu veya olumsuz bir etkisi vardır. Bu etkilerin serüveni besin ağza atıldığı anda başlar ve vücuttan atılana kadar devam eder. Tam da bu yüzden bu beslenme tarzında kişiye uygun besin seçimi oldukça önemlidir.
Ayurvedik beslenme nasıl uygulanır?
Öncelikli olarak her insan dosha denilen 3 farklı karaktere ayrılır ve daha sonrasında bu karakterlere özgü beslenme şekilleri belirlenir. Her karakterin kendine özgü yasak olan ve alması gereken besinleri vardır. Ancak yazımızda bu üç karakteri ayırmak yerine bu beslenmenin benimsediği temel kurallara değineceğiz.
İltihap önleyici bir beslenme şekli olan Ayurvedik beslenme, her bünyeye ve her semptoma göre çeşitli çözüm önerileri sunar. Bu ekolün temelinde ağırlıklı olarak sebzeler, doğal yiyecekler yer alır. Bunun yanı sıra Basmati pirinci , maş fasulyesi, saf tereyağı, badem gibi çeşitli kuruyemişler ve hurma gibi bazı kuru meyveler Ayurvedik beslenme şeklinde sıklıkla kullanılan gıdalardandır.
Bağırsak sağlığı önemsendiğinden baklagilleri suda bekleterek tüketmek, sebzeleri fermente etmek gibi bazı uygulamalar Ayurvedik beslenmenin temelinde bulunur.
Tarçın, zerdeçal, zencefil, rezene ve kişniş gibi çeşitli baharatların kullanımıyla yiyeceklerin sindirim sürecine katkı sağlanır. Aynı zamanda uyumsuz meyve kombinasyonları gibi birbiriyle ilgisiz yiyeceklerin tüketimi de Ayurvedik beslenmenin onaylamadığı durumlar arasındadır.
Ayurvedik beslenmenin kilo verme sürecine etkisi
Tamamen vücut sağlığıyla ilgilenen bu beslenme, vücuda zararı dokunabilecek ve vücudun ihtiyacı olmayan tüm maddeleri beslenme programından çıkarması yönüyle öne çıkıyor. Ayurveda’da önemli olanın besinlerin hazırlanma süreci, besinlerin kendilerine has doğası, hangi besinin ne kadar tüketileceğidir diyebiliriz.
Vücut ihtiyacını önemseyen bu beslenmenin kilo verme sürecine olumlu anlamda etkileri olabilir çünkü yanlış pişirme ve vücuda zararlı yiyecek hazırlama yöntemlerinin terk edilmesine yardımcı olarak kişiyi besinlerin vücuda uygun şekilde hazırlanmasına teşvik eder. Bu da kilo verme sürecine sağladığı önemli bir katkıdır.
Ancak Ayurvedik beslenmeyi sürdürebilmek için kişisel irade önemlidir çünkü günümüzde herhangi bir beslenme şeklini kendine prensip edinmeyen kişi, vücuduna zararlı maddeleri çıkarıp daha sağlıklı besinlere yönelme sürecinde sorun yaşayabilir. Ayurvedik beslenme, vücut sağlığı için olumlu etkiler yaratabilir ancak bu etkiler kişiden kişiye bağlı olarak değişir. Bu nedenle tüm beslenme ekollerinden önce kendi vücudunuza uygun bir prensibi temel almalı, kendinizi, doktorlarınızı ve diyetisyeninizi dinlemeli, dengeli ve düzenli beslenmeyi elden bırakmamalısınız.