Çok meşgulüm sendromu
Hayatın karmaşasına yetişmeye çalışırken en çok kullandığınız cümle ''Çok meşgulüm'' olmaya başladıysa, sizi bu sendromla tanıştıralım...
Modern çağın hızlı ve yoğun temposu içinde kulağımıza sıklıkla çalınan bazı cümleler var: “Çok meşgulüm” ve “Hiç zamanım yok” Büyük olasılıkla siz de bu cümleleri zaman zaman kullanmış, yapmak istediğiniz şeylere bir türlü vakit yetiştirememekten yakınmışsınızdır. Peki, bu durumun artık modern yaşamın beraberinde getirdiği psikolojik problemlerden biri haline gelmesi riskinin farkında mısınız?
Günümüzde gerçekten de “çok meşgulüm sendromu”nun varlığından söz etmek mümkün. Üstelik birçok kişi bu sendromun varlığından ya da yaşadığı durumun bir problem olduğundan haberdar değil. Siz de sürekli ve çözümsüz meşguliyet hakkında detaylı bilgi sahibi olmak istiyorsanız; gelin, bu sendromun nedenlerine, belirtilerine ve olası çözüm ipuçlarına daha yakından göz atalım.
Çok meşgulüm sendromu nedir?
İçinde bulunduğumuz çağın dinamiklerinin bizi, varlığımızı korumak ve kanıtlamak için sürekli meşgul olmak zorunda hissetmeye ittiğinden söz edebiliriz. Çünkü birçoğumuz ne kadar değerli olduğumuzu başarılarımızın ve eylemlerimizin sayısı üzerinden ölçmeye meyilliyiz. Söz konusu meyil bizde şu algıyı yaratıyor: Eğer çok meşgul değilsem yeterince sıkı çalışmıyorum. Bu doğrultuda da çoğu zaman iç benliğimizi unutuyor, kendimizi topluma ya da koşullanmalarımıza göre yargılıyor, daha da meşgul olmaya çalışıyor ve içine düştüğümüz karmaşadan dolayı sürekli endişe hissediyoruz.
Çok meşgulüm sendromu, küçük yaşlardan itibaren üretken ve verimli olmanın başarı sağladığı kabulüyle yetişmiş her bireyin yaşayabileceği bir problem. Üretken olmak elbette çok değerli. Ancak bazen bu düşüncenin ucu kaçıyor ve biz verimli bir eylemde bulunmadığımız her anda kendimizi değersiz ve suçlu hissediyoruz. Boş zaman ihtiyacımızı bir kenara bırakıyor, sürekli çalışmaya ve üretmeye çabalıyoruz. Tüm bunların sonunda da kendimizi çoğunlukla gergin, başarısız, yorgun ve bıkkın hissederken buluyoruz. İşte bu durum, çok meşgulüm sendromu olarak adlandırılıyor.
Neden sürekli çok meşgulüz?
Çok meşgulüm sendromunu tetikleyen temel unsurlar var. Bunlardan ilki teknolojinin yaşamımızdaki rolü. Gün içinde telefon ve bilgisayar ekranımıza düşen e-postalar, mesajlar, bildirimler ve hatırlatmalar kolay kolay peşimizi bırakmıyor. Neredeyse uyku saatlerimiz dışında her anda dijital ortamlara maruz kalıyor, bu nedenle mesai saatleri dışında da iş ve sorumluluklardan doğan endişelerden kurtulamıyoruz. Üstelik bilimsel araştırmalar teknolojinin sunduğu olanaklar ve yöntemler sayesinde eskiye nazaran daha az çalıştığımızı gösteriyor. Mesai saatlerimiz azalsa da dijital ortamlar nedeniyle daha çok çalışıyor ya da çalıştığımızı zannediyoruz.
Çok meşgulüm sendromuna zemin hazırlayan bir diğer unsur da az önce de sözünü ettiğimiz verimsizlik kaygısı. Bir gün boyunca hiçbir işle uğraşmadan kafa dinlemeyi olumlu bir şey olarak değil, suçluluk duyulması gereken ve bir sonraki günü zaman yönetimi açısından çok daha zorlaştıracak bir problem olarak değerlendiriyoruz. Peki, bu problemi aşmak için neler yapabiliriz?
Çok meşgulüm sendromundan kurtulma ipuçları
- Gün içinde kendinize sürekli olarak ne kadar çok işinizin ve ne kadar az zamanınızın olduğunu hatırlatmaktan vazgeçin. Çünkü böyle yaptıkça yetiştirmeniz gereken işleri halledebilmek için kendinize şans tanımamış oluyorsunuz. Üstelik bu esnada boş zamanlarınızı da verimli ve keyifli değerlendirme fırsatını kaybediyorsunuz.
- Boş zamanlarınızı pas geçmeyin. Kendinize gün içinde iş dışı aktiviteler yaratmanız ve zihninizi boşaltmanız oldukça önemli. Yorgun bir zihnin yeterince üretken ve verimli olamayacağını aklınızdan çıkarmayın.
- İmkanınız oldukça kısa süreli de olsa teknoloji detoksu uygulayın. Örneğin mesai saatleriniz bittiğinde cep telefonunuzun ya da bilgisayarınızın bildirimlerini yarım saatliğine de olsa kapatın. Böylece zihninizi dinginleştirebilir ve biraz rahatlayabilirsiniz.
- Kendinizi dinleyin ve her gün aynı çalışma performansını göstermek için kendinizi zorlamayın. Her gün aynı ölçüde mutlu ve dinç olmanız neredeyse olanaksız. Kendinizi acımasızca yargılamaktan kaçının.