Kış hastalıklarından nasıl korunulur?
Son günlerde sağımız solumuz, önümüz arkamız öksüren insanlarla dolu. Büyük bir grip salgınının ortasındayız. Peki bu salgından kendimizi nasıl koruyabiliriz?
Kış mevsimini yaşadığımız şu günlerde, kış hastalıklarından korunmanıza yardımcı olacak önerilerimizi paylaştığımız yazımızın size yardımcı olacağını düşünüyoruz.
Tüm hastalıklarda olduğu gibi kış hastalıklarıyla da en iyi mücadele yolu, daha hasta olmadan gerekli tedbirleri almaktır.
Kış aylarında; özellikle yaşlılar ve çocuklarda görülen sağlık sorunlarında belirgin bir artış gözleniyor ve baş ağrısı, öksürük gibi rahatsızlıkların görülme sıklığı artıyor. Birçok kişi grip, bronşit, farenjit ve n ezle gibi hastalıklara yakalanıyor. Kış aylarında hastalıklara yakalanma riskinin artmasına sebep olan farklı etkenler bulunuyor. Gribe sebep olan virüslerin, kuru ve soğuk havalarda daha kolay çoğaldıkları biliniyor. Havaların soğuması ve nem oranının düşmesi ile kış ayları, virüslerin yayılması için uygun ortamı sağlıyor. Üstelik kuru ve soğuk hava solunum yollarını hassaslaştırıp, enfeksiyon riskini artırıyor. Vücudumuzun ani hava değişimlerine uyum sağlamakta zorlanması da hastalıklara yakalanma riskini arttıran bir diğer etken. Vücudumuz sıcaklık değişimlerine adapte olabilmek için daha çok enerji harcamaya ihtiyaç duyuyor ve bu durum vücut direncinin düşmesine sebep oluyor. Güneş ışığından yeteri kadar faydalanamamak da direncimizin düşmesine ve bağışıklık sistemimizin zayıflamasına yol açıyor. Grip ve nezle gibi hastalıklar doğrudan temas ve solunum yoluyla bulaşıyor. Kışın daha çok kapalı alanlarda vakit geçirmemiz de hastalıkların bulaşma ihtimalini arttırıyor.
Ancak alınabilecek son derece basit önlemlerle, sağlık problemlerinin önüne geçmek mümkün.
-
Sağlıklı ve dengeli beslenmeye, öğün atlamamaya özen gösterin.
-
Kan değerlerinizi ölçtürün.
-
İnsanlara daha az temas edin ve temizlik kurallarına daha fazla özen gösterin.
-
Kapalı ve kalabalık ortamlardan mümkün olduğunca kaçının.
-
Temiz hava almaya çalışın, açık hava egzersizlerini ihmal etmeyin.
-
Uyku düzeninize özen gösterin.
-
Vücut ısınızı koruyun ve uygun giysiler tercih etmeye çalışın.
-
C vitamini tüketin. Yeterli su içmeyi ihmal etmeyin.
Peki, kış aylarıyla birlikte ortaya çıkan sağlık sorunlarına ne tür önlemler alabiliriz? İşte yanıtlar…
İyi ve Dengeli Beslenilmeli.
Özellikle kış aylarında vücudumuzun ihtiyaç duyduğu besinleri almak önemini artırıyor. Zira hastalıklara karşı her daim hazır olmamız gereken bir dönem. Kış aylarında, öğün atlamamaya özen göstermelisiniz. Günlük diyetinizin, besin değerleri açısından yeterli ve dengeli olmasına dikkat etmelisiniz. Kahvaltıda lifli gıdalar tercih edilebilir. Böylece hem enerji hem de bol vitamin ve mineral desteği sağlanmış olur. Kahvaltılık gevrekler bu konuda iyi bir seçim olabilir, elbette şeker eklemediğiniz sürece. Sağlıklı bir diyetin; günde beş porsiyon meyve ve sebze içereni makbuldür.
Her gün aynı şeyleri yemek yerine, vitamince zengin kış sebzelerinden olabildiğince faydalanmak gerekiyor. Özellikle kök sebzeleri olan karnabahar ve lahananın besleyici özellikleri çok fazla. Kış aylarında güneşli gün sayısının azlığına bağlı olarak D vitamini sentezi de azalır. Süt ve süt ürünleri protein, A ve B12 vitaminleri için önemli kaynaklardır. Bunlar aynı zamanda kemik sağlığı için elzem olan kalsiyumu da içeriyor. Bu ürünlerden yağı azaltılmış olanları tercih etmekte fayda var. Haftada iki kez düzenli olarak balık tüketmeniz vücut direncinizin artmasına yardımcı olabilir. Alkol, sigara gibi zararlı ürünlerden uzak durmaya çalışın. Her gün yeterince su tüketmeyi de ihmal etmeyin.
Kapalı ve Kalabalık Ortamlardan Uzak Durulmalı.
Soğuk havaların etkisiyle kapalı alanlarda daha uzun vakitler geçirilmesi ile gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere kış hastalıklarında artış yaşanıyor. Virüslerin yol açtığı bu enfeksiyonlar, öksürük ve hapşırma sonucu, içerisinde hastalığa neden olan canlı virüsleri taşıyan damlacıkların çevreye saçılması ile yayılıyor. Bu damlacıklar birkaç saat boyunca havada kalabilir ve insanlara hastalığı bulaştırabilir. Bu nedenle okul, toplu taşıma, iş yeri gibi kalabalık ortamlarda bulunan kimseler özellikle risk altında bulunuyor.
El yıkamak başta soğuk algınlığı olmak üzere grip, ishal ve zatürre gibi solunum yolu enfeksiyon etkenleri olan zararlı mikroorganizmaların bulaşmasını önlemek için en basit ve en etkili yöntemdir. Çoğumuz öksürürken mendil kullanmak yerine ağzımızı elimizle kapatır ve avucumuzun içine hapşırırız. Aynı havayı soluduğumuz diğer kişilerin hastalanmaması için yaptığımız bu davranış sonrasında da aynı insanlarla tokalaşarak ayrılırız. Sonuçta elimizi bir hastalık bulaştırma aracı olarak kullanmış oluruz. Grip virüsleri ellerde saatlerce canlı kalabilir. Bu nedenle el yıkama ayrı bir önem kazanmaktadır. Ellerin bir virüs yayıcı olması önlenmelidir. Virüs ile kirlenmiş ellerle tokalaşmak, kapı kollarına, asansör, bankamatik düğmelerine dokunmak dokunulan her yerin virüs ile kirlenmesine ve hastalığın yayılmasına neden olur. Bu nedenle hasta olanların buraları kirletmemeye dikkat etmesi, buralara dokunanların, elini ağzına burnuna götürmemesi, el temizliğine dikkat etmesi çok önemlidir.
Hastalıkların daha sık görüldüğü, ani hava değişimlerinin gözlemlendiği mevsim geçişlerinde kalabalık ve kapalı ortamlarda daha az vakit geçirmeye çalışın. Ev, iş yeri, okul gibi toplu olarak uzun zaman geçirilen ortamları düzenli aralıklarla havalandırılmaya özen gösterin. Özellikle, mümkün olduğunca toplu taşıma kullanmaktan kaçınabilirsiniz. Hasta insanlardan ve hatta hasta insanların bulunduğu ortamlardan uzak durmanız virüslerden korunmanız için faydalı olacaktır.
Uyku Düzenine Özen Gösterilmeli.
Uyku insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Düzenli ve yeterli uyku ve uykuya kolay geçebilmek sağlıklı olmanın göstergesi olarak bile tanımlanır halk arasında. “Uykumu aldım kendimi iyi hissediyorum“ ya da “İyi uyuyamadım o yüzden halsizim“ söylemlerini günlük hayatımızda çoklukla kullanırız.
Kış aylarında vücudumuz, sıcaklık değişimlerine adapte olabilmek için daha çok enerji harcamaya ihtiyaç duyuyor ve bu durum vücut direncinin düşmesine sebep oluyor. Kaliteli bir uyku ve istirahat vücut direncinin artmasına yardımcı oluyor. Halsizlik hissettiğiniz dönemlerde, en azından sekiz saat uyumaya özen gösterin. Yeteri kadar dinlenebilmeniz ve toparlanabilmeniz için işten izin alabilirsiniz. Eğer çocuğunuz hastalık belirtilerini gösteriyorsa, okula göndermemeniz daha iyi olabilir.
Sıkı Giyinmeye Özen Gösterilmeli.
Kış hastalıklarından korunmak için doğru giyinmek de büyük önem taşımaktadır . Halk arasında, kış aylarında kalın giyinmek gerektiğine dair bir inanış vardır. Ancak, gereğinden fazla kalın giyinmek, terlemenize ve sonrasında üşütmenize sebep olabilir. Bu yüzden, kat kat giyinmeyi ve ortam sıcaklığına göre üstünüzden bazı kıyafetleri çıkarmayı tercih edebilirsiniz.
Tedbir olarak evden çıkmadan önce hava durumunu öğrenerek, o günkü hava şartlarına göre giyinmek de doğru bir yöntemdir.
Kış hastalıkları nelerdir?
Kış ayları sağlığımız açısından var olan risk faktörlerinin sayısını artırıyor. Gelin bizi soğuk havalarda bekleyen risklere göz atalım:
Grip
Yüksek ateşle başlayıp kas, boğaz ve baş ağrısıyla seyreden gribe, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, bazen de öksürük eşlik ediyor. Yoğun bir yorgunluk hissine neden olan grip tedavi edilmezse ölümcül de olabilen ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Grip aşısı ile yüzde 70-90 oranında önlenebilen gripte istirahat etmek ve bol su içmek çok önemli.
Boğaz Enfeksiyonları
Boğaz enfeksiyonları, (farenjit, tonsillit) yüksek ateş, yutma sorunu, boğaz-baş ağrısı ve bazen de öksürük, kusma ve karın ağrısına neden oluyor. Düzenli ve dengeli beslenmek, vücut ısısını korumaya ve temizlik kurallarına dikkat etmek, doktor tavsiyesi dışında ilaç kullanmaktan kaçınmak gibi önlemler, üst solunum yolu enfeksiyonlarına karşı en güçlü silahlarımız.
Zatürre
Yüksek ateş ve balgamlı öksürükle ortaya çıkan zatürre, tek veya iki taraflı olarak akciğer dokusunu tutarak alt solunum yolu enfeksiyonuna neden oluyor. Çoğunlukla üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası meydana geliyor. Birçok virüs ve bakteri bu hastalığa neden olabiliyor. Tedavi edilmezse yaşamı tehdit edebiliyor.
Bronşit ve Bronşiolit
Alt solunum yolu hastalıkları olan bronşit ve bronşiolit, ‘’Akciğer ağacı’’ denilen, solunum yolları dalcıklarının virüs ve bakteriler tarafından iltihaplanması ile oluşuyor. Akciğerlerin küçük hava yollarının hastalığına bronşiolit, büyük hava yollarının hastalığına bronşit deniliyor. Öksürük ve hışıltılı solunuma yol açarken, tedavi edilmezlerse zatürreye yol açabiliyor.
Nezle
Nezle, üst solunum sisteminde oluşarak kolay şekilde yayılan ve en çok burnu etkileyen bulaşıcı bir hastalıktır. 200'den fazla virüsün nezleye yol açtığı biliniyor. Hastalığın diğer adı ise soğuk algınlığıdır. Hastalığı meydana getiren başlıca virüsler; rinovirüsler, coronavirüsler, adenovirüsler ve RSV'dir.
Hastalık sonbahar ve kış aylarında daha sık görülür ve kuluçka süresi 24 - 72 saattir. Soğuk algınlığının süresi genellikle 1 hafta kadardır. Küçük çocuklarda bu süre uzayabilir. Nezle sıklıkla grip hastalığı ile karıştırılır. Ancak nezle, gribe göre daha hafif seyreden bir hastalıktır.
Kalp Rahatsızlıkları
Kalp krizleri kışın yaygın olarak görülüyor. Aşırı soğuk, kan basıncını ve dolayısıyla kalbin yükünü artırıyor. Kalp soğukta vücut ısısını korumak için daha fazla çalışmak zorunda kalıyor. Dışarı çıkarken sıkı giyinmek, şapka, atkı ve eldiven takmakta fayda var. Kar kürümek ve benzeri fiziksel güç gerektiren aktiviteler, soğuk havanın etkisiyle üzerinde büyük bir yük bulunan kalbin daha da yorulmasına neden oluyor. Bu yüzden soğuk havalarda aşırı fiziksel güç gerektiren işlerden uzak durmakta fayda var. Zorunluluk hallerinde, koruyucu giysiler giymek ve kalbi fazla zorlamamak doğru olur.
Norovirüs
Tüm mevsimlerde görülse de kışın daha yaygın olan norovirüse karşı daha dikkatli olunmalı. Sindirim sistemini etkileyen norovirüs ; bulantı, kusma ve ishale neden oluyor. Korunmak için bol sıvı ve mineral almak gerekiyor.
Artrit
Sebebi kesin olarak bilinmese de birçok artritli kişinin eklem ağrılarında kış aylarında artış gözleniyor. Soğuk havanın eklem iltihabını artırdığına dair bir kanıt yok, ancak eklem ağrısı ve eklem sertliği gibi şikayetlerin böyle havalarda arttığı biliniyor. Günlük düzenli egzersiz, kişinin zihinsel ve fiziksel durumunu güçlendiriyor. Eklemlerin rahatlaması için özellikle yüzmenin çok yararlı etkileri oluyor.
Cilt Kuruluğu
Kış aylarında yaşanan sorunlardan biri de cilt kuruluğu. Kuruluk, bacaklarda daha fazla olmak üzere ellerin üzerinde, kollarda ve gövdede görülüyor. Kaşıntı ile birlikte, bu bölgelerde cilt kuru, kepekli ve çatlak bir görünüm alıyor. Nemlendirici kullanımı faydalı tedbirlerden biri olarak söylenebilir. Nemlendiricileri uygulamak için en uygun zaman ise banyo ya da duş sonrası cilt hafif nemli iken ve yatmadan öncedir.
Aşırı Kilo
Kış aylarında aşırı kilo almamaya dikkat etmekte fayda var. Çünkü kış aylarında kilo almayı kolaylaştıran faktörler ortaya çıkıyor. En önemli faktör ise soğuk hava ve günlerin kısa olması nedeniyle fiziksel aktivite azlığıdır. Fazla dışarı çıkamayışın verdiği sıkıntı nedeniyle aşırı yemek yemeyi
de buna eklemek gerekiyor. Yazın ve sonbaharda devam edilen sportif faaliyetleri birden bırakmak kilo almayı kolaylaştırıyor. Çok soğuk olmayan havalarda sıkı giyinmek kaydı ile yürüyüş yararlı olabilir. Bunun dışında evde ya da kulüplerde egzersiz, yoga ve dans gibi aktivitelerde de bulunabilirsiniz.
Sıvı Kaybı
Kış aylarında çeşitli nedenlerle sıvı kayıpları yaşanabiliyor. Bu nedenle vücudun sıvısız kalmamasına dikkat etmek gerekiyor. En az günde 6-8 bardak sıvı alınmalı. Suya ilave olarak taze meyve suları, süt, çay gibi içecekler tüketmek faydalı oluyor. Kış boyunca sıcak içecekler tüketmek doğru olur ancak bazı sıcak içecekler yüksek kalori taşıyor. Sütlü ve şuruplu kahveler ve sıcak çikolata içerken yüksek oranlarda kalori aldığınızı unutmayın.
Kış Hastalıklarından Korunmak İçin Sıvı Tüketimi Önemli midir?
Kış aylarında, soğuk havalarla birlikte düşen metabolizma hızı, su tüketimine olan isteği azaltır. Oysa vücudumuzun soğuk havalarda gribal enfeksiyonlar ve zararlı virüslerden korunabilmesi için en temel ihtiyaçlardan biri de sudur. Bu yüzden kışın da, yazın tüketilen miktarda su tüketmek son derece önemlidir. Yeterli su tüketimi, vücutta oluşan toksinlerin atılmasına, gribal enfeksiyon ve zararlı virüslerden korunmaya, vücut fonksiyonlarının yeterli çalışmasına, metabolizma dengesinin sağlanmasına yardımcı olur.
Gece boyunca uyuyan metabolizmayı uyandırmak için güne bir bardak su ile başlamak önemlidir. Kış aylarında azalan su tüketimine karşı atılacak bir diğer adım ise fiziksel aktiviteyi artırmaktır. Artan fiziksel aktivite vücudun su ihtiyacını artıracak ve metabolizmanın daha hızlı çalışmasına yardımcı olacaktır.
Kış Hastalıklarından Korunmak İçin Vitamin Kullanılması Önemli midir?
Grip mevsimi veya hastalık dönemlerinde, insanlar genellikle bağışıklığı artırdığına inanılan özel yiyecekler veya vitamin takviyelerine yöneliyor.
Günlük beslenme programınıza bir kış vitamini ve takviye ekleyerek vücudunuza ekstra bir destek vermeyi düşünebilirsiniz.
İşte bu sezon almanız gereken beş kış vitamini (ve takviyeleri):
C Vitamini:
C Vitamini, bağışıklık sistemi eksikliklerine karşı koruma sağlar, özellikle soğuk algınlığı ve gribi önlemede yardımcı olur. Aynı zamanda vücudumuzun detoks yapmasına, cildi beslemesine, kemik ve dişlerin korunmasına ve yaraların iyileşmesine yardımcı olur. Aynı zamanda vücutta kolajen üretiminde önemli bir rol oynar, cildi elastik ve eklemleri esnek tutar.
Buna sahip yiyecekler: Biber, koyu yapraklı sebzeler, narenciye, çilek, domates ve diğer birçok sebze ve meyvedir.
D Vitamini:
D Vitamini genellikle güneşten aldığımız için kış aylarında çoğumuz D vitamini eksikliği yaşarız ve bu soğuk havalarda çok daha zorlayıcıdır.
Yapabilecekleriniz: Mümkün olduğunda gün ortası güneşi sırasında en az 15 dakika dışarı çıkın. D vitaminini yiyeceklerden tereyağı, süt, yumurta, mantar, morina karaciğeri yağı ve yağlı balıklardan da alabilirsiniz.
Demir:
Demir, soğuk algınlığı ve grip mevsimi boyunca bağışıklık sisteminizin güçlü kalmasına yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda daha kısa günlere ve azalmış fiziksel aktiviteye rağmen enerjinizi yüksek tutmanıza da yardımcı olur.
Buna sahip yiyecekler: fasulye, koyu yapraklı sebzeler, kırmızı et, kümes hayvanları, deniz ürünleri.
Çinko:
Çinko vücutta bir antioksidan görevi görür, serbest radikal hasarlarıyla savaşır, dokuyu onarmaya yardımcı olur, hormonları dengeler ve sağlıklı bağışıklık ve sindirimi destekler.
Buna sahip yiyecekler: Ispanak, sığır eti, fasulye, deniz ürünleri, kabak çekirdeği ve fındık.
Folat ve Folik Asit:
Folat, gıdalarda doğal olarak bulunan besindir, folik asit ise benzer ancak biyoyararlanımı biraz daha az olan sentetik bir versiyonudur.
Buna sahip yiyecekler: Koyu yapraklı yeşillikler, fasulye, bezelye, mercimek, avokado, fındık ve tohumlar ve brokoli.
Vitamin ve mineralleri doğal ve doğru kaynaklardan almak gerekmektedir. Takviye amaçlı aşırı dozda ve kontrolsüz kullanılan vitaminler ise başka hastalıklara davetiye çıkarabilmektedir.
Özellikle yağda eriyen vitaminler ( A,D,E ve K vitamini) ihtiyaçtan fazla kullanıldığında ciddi sonuçlar doğurabilir; çünkü bu vitaminler vücutta depo edilmektedir. Özellikle D vitamininin yüksek doz kullanılması toksisiteye sebep olup vücutta kalsiyum yükselmesine, şiddetli halsizlikten böbrek taşı oluşumuna çok su içme ve çok idrara çıkma gibi şikayetlere neden olurken, A vitamini kontrolsüz kullanımı özellikle gebelerde doğumsal anomalilere sebep olmaktadır. E ve K vitamini yüksek doz kullanımı ise pıhtılaşma sorunlarına yol açmaktadır. Özellikle kan sulandırıcı ilaç kullanan hastaların bu vitaminleri tüketirken çok dikkatli olmaları ve hekimlerine danışmaları gerekmektedir. C vitamini ise yine antioksidan vitaminlerden olup kış mevsiminde hastalıklardan korunmak için en çok kullandığımız vitamin olmasına rağmen aşırı tüketiminde böbrek taşı oluşumuna ve ishale sebep olabilmektedir.
Vitamin ve mineral destekleri mutlaka doktor önerisiyle kullanılmalıdır. Doktor tarafından önerilen doza ve kullanılacak süreye dikkat edilmeli ve olası yan etkilerde vitamin desteği kesilip doktora danışılmalıdır.
Kış Hastalıklarından Korunmak İçin Bitkisel Takviyeler Kullanılması Önemli midir?
Tüm hastalıklarda olduğu gibi kış hastalıklarında da hem önleyici hem de tedavi edici özelliklerinden dolayı doğanın mucizesine başvurmakta fayda var.
İşte size soğuk algınlığında etkili olan bitkiler:
Adaçayı:
Kış aylarında sakın adaçayını evinizden eksik etmeyin. Adaçayı bir mucize bitkidir. Ülkemizde 86 tür adaçayı yetişmektedir, bunlardan 40 tanesi, sadece Anadolu’da yetişir, dünyada başka yerde bulunmaz. Pek çok faydasının yanında, kuvvetli bir mikrop öldürücüdür. Boğaz salgılarını ve mukozanın ödemini azaltır. Soğuk algınlığı için gargarası ve çayı tavsiye edilir.
Ihlamur:
Evinizden eksik etmemeniz gereken bir diğer bitki de ıhlamurdur. Solunumu rahatlatır, balgam söktürücüdür, bağışıklık sistemini güçlendirir.
Meyan kökü:
Ülkemizde oldukça yaygın biçimde kullanılır. Öksürük, ses kısıklığı, boğazda gıcıklanma gibi şikâyetlerde çayı son derece faydalıdır .
Kekik:
Bronş açıcı etkisi vardır. Kuvvetli bir mikrop öldürücüdür. Öksürüğe karşı son derece faydalıdır.
Mürver:
Ülkemizde yetişen nadide bitkilerden bir tanesidir. Fakat maalesef kıymeti bilinmemektedir. Virüs enfeksiyonlarında, terletici ve bronş salgılarını söktürücü etkileri vardır.
Ekinezya:
Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, hastalıklara karşı vücut direncini arttırır. Zengin bir A, C ve E vitamini deposudur. Kuvvetli bir mikrop öldürücüdür, iltihap giderici etkisi vardır.
Nane:
Kuvvetli antimikrobiyal ve ağrı kesici etkisi vardır. Boğaz salgılarının atılmasına yardımcı olur, solunumu rahatlatır.
Zencefil:
Öksürük giderici ve mikrop öldürücüdür. Balgam söktürücüdür.
Kuşburnu:
C vitamini deposudur. Hastalıklara karşı vücut direncini arttırır, boğaz salgılarını rahatlatır.
Rezene:
Göğüs yumuşatıcı ve balgam söktürücüdür.
Papatya:
Mikrop öldürücü ve sakinleştiricidir.
Ebegümeci:
Balgam söktürücü ve göğüs yumuşatıcıdır.
"Doğal" olan her şey güvenlidir demek doğru olmaz. Bazı bitkiler, yüksek tansiyon, ishal, kalp krizi, veya felç gibi ciddi yan etkilere neden olabilir.
• Eğer herhangi bir bitkiyi bir hastalığınızın tedavisi için kullanıyorsanız, bu bitkisel ürünü ilaç olarak düşünmelisiniz. Çünkü bitkiler bedeninizi etkiler ve bazıları kullandığınız ilaçlarla etkileşime girebilir.
Kış Hastalıklarından Korunmak İçin Beslenmenin Önemi Nedir?
Kış aylarında günlerin kısa, gecelerin uzun olması ve kapalı alanlarda daha çok vakit geçirilmesi, hareketsizliği de beraberinde getiriyor. Bu durum, vücudun gün içerisinde harcadığı enerji miktarını da azaltıyor. Hareketsiz yaşama sağlıksız beslenme de eklenince vücut direnci kırılıyor ve hastalıklara yakalanma riski artıyor. Bu nedenle hastalıklara karşı önlem alabilmek için özellikle kış mevsiminde C vitamininden zengin besinler tüketilmelidir. Portakal, mandalina, kivi ve greyfurt gibi meyvelerinin yanı sıra; kırmızı biber, kırmızı pancar, turp, kereviz, ıspanak, pırasa, lahana ve pazı gibi C vitamini kaynağı olan sebzeler, sofralarda bulunması gereken besinler arasındadır. Bağışıklık sistemini güçlendiren bu sebze ve meyveler, hastalıklara karşı vücudun direnç kazanmasına yardımcı olur. Sağlıklı beslenmenin en önemi iki öğesi olan sebze ve meyve, günde en az 5 porsiyon tüketilmelidir.
-
Balık kışın sofralardan eksik edilmemesi gereken besinler arasındadır. İçerdiği Omega 3 yağ asidi bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesini sağlar. Haftada en az 2 gün balık tüketilmelidir.
-
D vitamininin en iyi kaynağı güneştir. Kış mevsiminde güneş ışınlarından yeteri kadar faydalanmak mümkün olmadığından D vitamini yetersizliği durumunda mutlaka D vitamini takviyesi kullanılmalıdır.
-
Soğuk kış günlerinde çay ve kahve yerine, taze sıkılmış meyve suları, bitki çayları ve C vitamini yönünden zengin olan kuşburnu çayı tercih edilebilir.
-
Kış aylarının uzun gecelerinde ‘abur cubur’ denilen çerez tarzı yiyeceklere ve tatlılara daha fazla ihtiyaç duyulur. Yağlı kuru yemişler leblebi karıştırılarak fazla miktarda olmayacak şekilde tüketilebilir. Bu dönemde kalorisi yüksek olan hamur tatlılarından uzak durmak gerekir. Tatlı ihtiyacı haftada 2’yi geçmeyecek şekilde sütlü tatlılar ile giderilebilir.
-
Kış aylarında genellikle çocukların sevmediği sebzeler çoğunluktadır. Çocukların, erişkinlere göre bağışıklık sistemi daha zayıf olduğundan kış hastalıklarına yakalanma olasılıkları da fazladır. Bu nedenle kış sebzeleri çocukların tüketebileceği şekilde, sevdiği yemeklerin içerisinde kendilerine sunulmalıdır.
Kış Hastalıklarından Korunmak İçin Sebze ve Meyve Tüketimi Nasıl Olmalıdır?
Yaşayan her canlının, gelişmesi ve büyümesi için gerekli olan doğal koşullar vardır. Bir bitkinin en doğru şartlarda büyümesi için iklim koşulları, toprak elverişliliği, yerleşim koşulları gibi pek çok durumun uygun olması gerekir. Fakat endüstriyel gelişmeler, hızlı nüfus artışı ve yeme alışkanlıklarına bağlı olarak, pek çok meyve ve sebze mevsimi gelmeden, çeşitli işlemlerden geçirilerek uygun olmayan koşullarda üretilebiliyorlar.
Mevsiminde yenen sebzeler güneşten ve topraktan alması gereken vitamin ve mineralleri çok daha rahat bir biçimde alırlar. Sebze ve meyvelerin hangi mevsimde tüketilmesi gerektiğini bilmek, tüketilen besinlerden maksimum fayda sağlamasına yardımcı olacaktır. Kış hastalıklarından korunmak için kış mevsiminde yetişen sebze ve meyveleri tüketmek en doğru seçim olacaktır. Günümüzde, tüm meyve ve sebzeleri dört mevsim boyunca tüketmeye öylesine alıştık ki hangisi kış meyvesi hangisi kış sebzesi karıştırır olduk.
Gelin, her biri sağlık dolu kış sebze ve meyvelerinin faydalarına birlikte bakalım.
Kış Sebzeleri Nelerdir?
Ispanak : Demir ve protein bakımından zengindir. Bağışıklık sistemi güçlendirmek için tüketilmesi önerilir.
Brokoli : Yüksek oranda A vitamini, folik asit ve potasyum içerir. Genel olarak çok az pişirilerek tüketilmelidir.
Brüksel Lahanası : Kükürt içeriği nedeniyle çiğ olarak salata şeklinde ya da buharda pişirilerek yenmesi tavsiye edilir.
Karalahana -Lahana: Kalsiyum, demir, bakır ve yüksek oranda potasyum içerir. Vücut direncini yükseltmeye yardımcı olabilir. Ayrıca içerdiği U vitamini sayesinde mide ve bağırsaklar için faydalıdır.
Soğan : Güçlü bir antioksidan kaynağı olan soğan, çiğ ya da yemeklerde pişmiş şekilde tüketilebilir. Aynı şekilde içeriğindeki zengin minerallerden dolayı pek çok hastalığın tedavisinde vücut direncini yükseltmek için faydalanılabilir.
Havuç : Tıpkı yeşil yapraklı sebzeler gibi çiğ tüketilmesi tavsiye edilir. İçeriğinde A ve B vitaminleri, yüksek oranda lif bulunur.
Kabak : Potasyum ve folat kaynağıdır. Sağlıklı bir birey yeterli miktarda kabak tükettiğinde günlük folik asit miktarının yarısını karşılayabilir.
Maydanoz : A ve C vitamini kaynağıdır. Çiğ ve taze olarak tüketilmesi idrar yolları için fayda sağlayabilir.
Sarımsak : A, B, C, P vitaminleri, kükürt ve sülfür içeriği bakımından zengindir. Mide rahatsızlığı olmayan kişiler çiğ olarak tüketebilir.
Turp : Potasyum kaynağıdır. İçerisinde ayrıca E, A, C, B6, K vitaminleri bulunur.
Kış Meyveleri Nelerdir?
Ayva : A ve B vitaminleri, tanin ve vücut direncine faydalı tuzlar içerir.
Turunçgiller : Portakal, mandalina ve greyfurt gibi meyveler; C vitamini bakımından oldukça zengindir. Meyve suyu şeklinde tüketebileceği gibi posasından yararlanmak adına direkt meyvenin kendisi yenebilir.
Elma : Yüksek oranda A ve C vitamini içerir aynı zamanda yüksek lif kaynağıdır.
Nar : Folik asit, fosfor, selenyum, magnezyum, A ve vitamini içermesinden ötürü bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine yardımcı olur.
Meyve ve sebzeler enerji içeriklerinin düşük, mineral madde ve vitamin içeriklerinin yüksek olması nedeniyle beslenme ve insan sağlığı bakımından önemli gıdalardır. Yeterli seviyede ve mevsiminde sebze ve meyve tüketimi ile kanser, kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, sindirim sistemi hastalıkları başta olmak üzere birçok kronik hastalık riskinin azalması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi ve yaşlanmanın gecikmesi sağlanır.
Kış Hastalıklarından Korunmak İçin Aşı Yapılmalı mı?
İnsan ve hayvanlarda hastalık yapma yeteneğinde olan virüs, bakteri vb. mikropların hastalık yapma özelliklerinden arındırılarak ya da bazı mikropların salgıladığı toksinlerin etkileri ortadan kaldırılarak geliştirilen biyolojik ürünlere aşı denir. Aşı, insanları hastalıklardan ve hastalıkların neden olduğu sonuçlardan koruyabilmek için sağlam ve risk altındaki kişilere uygulanır.
Ülkemizde uygulanan grip aşısı inaktif; yani ölü bir aşıdır ve her yıl kış aylarında grip virüslerine karşı yeniden hazırlanır. Özellikle risk grubunda olan yaşlı kişiler, çocuklar ve kronik hastalığı olan kişilerin grip aşısı yaptırmaları önerilir. Grip aşısı hastalığa yakalanma riskini büyük oranda düşürmektedir. Soğuk havalarda ve mevsim geçişlerinde sık görülen grip; influenza A ve B virüslerinin sebep olduğu bir enfeksiyondur. Yüksek ateş, öksürük, halsizlik ve kas ağrılarıyla kendini gösteren grip; en çok yaşlıları, çocukları ve kronik hastalığa sahip olan kişileri etkiliyor. Bulaşıcı bir virüs enfeksiyonu olan grip, nezleye yani soğuk algınlığına nazaran çok daha ağır seyreden bir hastalıktır. Özellikle kış aylarında canlılığını haftalarca sürdürebilen grip virüsünün bulaşması çok kolaydır. Gripten korunmanın en önemli yollarından biri grip aşısıdır.
Grip, hastaneye yatışa, hatta can kaybına neden olabilen hafife alınmaması gereken bir hastalıktır. Grip; sinüzit, orta kulak iltihabı veya zatürre gibi hastalıklar ile devam edebilmektedir. Daha da önemlisi kalp zarı iltihaplanması, beyin zarı iltihaplanması, akciğer ve karaciğer iltihaplanması gibi yaşamı tehdit eden çok ciddi rahatsızlıklara sebebiyet verebilmektedir.
Grip aşısının faydaları özetle şu şekildedir:
-
Grip aşısı, gribe yakalanmanıza engel olabilir.
-
Grip aşısı çocuklar, çalışma yaşındaki yetişkinler ve yaşlı yetişkinler için griple ilişkili olarak hastaneye yatma riskini azaltabilir.
-
Grip aşısı, kronik sağlık sorunları olan kişiler için önemli bir koruyucu araçtır.
-
Grip aşısı, hamilelik sırasında ve sonrasında kadınların korunmasına yardımcı olur.
-
Grip aşısı çocuklarda hayat kurtarıcı olabilir.
-
Grip aşısının aşılanan ancak yine de hastalanan kişilerde hastalığın şiddetini azalttığına dair birçok bilimsel çalışma mevcuttur.
-
Grip aşısı yaptırmanız; bebekler, küçük çocuklar, yaşlılar ve belirli kronik sağlık sorunları olan kişiler gibi grip hastalığına karşı daha savunmasız olanlar da dahil olmak üzere çevrenizdeki insanları da koruyabilir.
Grip aşısı kimlere yapılmalıdır? Herkes grip aşısı olmalı mıdır?
‘Herkes grip aşısı olmalı mı?’, ‘Kimler grip aşısı yaptırmalı?’ soruları şu şekilde cevaplandırılabilir. Özellikle risk grubunda olanlar için grip aşısı çok önemlidir. Astım, diyabet, kalp hastalığı, böbrek hastalığı, nörolojik ya da nöromuskuler hastalıkları olan çocuklar ve bu çocuklar ile aynı evde yaşayan diğer kişiler de risk grubunda olmasa bile mutlaka aşılanmalıdır. Örneğin evde astımlı bir çocuk var ise evdeki herkesin aşılanması önerilmektedir.
Bağışıklık sistemleri baskılanmış kişiler: kanser hastaları, organ ve kemik iliği nakli yapılanlar ve bu kişiler ile aynı evde yaşayanlar, uzun süreli aspirin tedavisi alanlar, hasta bakımı ile ilgilenen sağlık çalışanlarına da grip aşısı uygulanmalıdır.
Kimler grip aşısı olmamalıdır?
-
6 aydan küçük bebekler.
-
Şiddetli yumurta alerjisi olan kişiler.
-
Daha önce grip aşısı ile şiddetli alerjik reaksiyon öyküsü olan kişiler.
-
Grip aşısı yapılmasına takiben 6 hafta içinde Gullian-Barre Sendromu geçirme öyküsü olan kişiler.
-
Ateşli orta-ağır hastalığı olan kişiler.
Grip aşıları ne zaman yapılır?
‘Grip aşıları ne zaman yapılmalı?’ sorusu sıkça sorulmaktadır. Grip virüsleri toplumda yayılmaya başlamadan önce bir grip aşısı yaptırılması gerekir zira aşılamadan sonra vücutta antikorların gelişmesi ve gribe karşı koruma sağlaması yaklaşık iki hafta sürer.
Nitekim grip mevsimi başlamadan önce sonbaharın başlarında grip aşısı olunmalıdır. Yani aşının eylül – ekim aylarında yapılması ve hastaların aşılanmalarının Aralık ayından önce bitirilmesi en uygun olanıdır. Ancak kişi gribe yakalanmamış ise aşılama grip sezonunun sonuna kadar uygulanabilir. Korunması için iki doz aşıya ihtiyaç duyan çocuklar için ise aşılama sürecine daha erken başlanmalıdır, çünkü iki doz en az dört hafta arayla verilmelidir.
Grip aşısının yan etkileri nelerdir?
Ülkemizde uygulanan grip aşıları inaktif yani canlı olmayan virüslerden oluşuyor. Bu nedenle aşının hastalık yapma riski bulunmuyor. Grip aşısının yan etkileri, özellikle ağır grip vakası belirtileriyle karşılaştırıldığında hafif ve kısa sürelidir. Grip aşısının tüm vücudu etkileyen yan etkileri de son derece sınırlıdır. (%1’in altında).
Grip aşısı sonrası oluşabilecek bazı küçük yan etkiler şu şekildedir:
-
Enjeksiyonun yapıldığı yerde ağrı, kızarıklık veya şişme
-
Hafif baş ağrısı (düşük dereceli)
-
Ateş
-
Kas ağrıları
-
Mide bulantısı
-
Yorgunluk
Bu yan etkiler aşılamadan hemen sonra başlar ve genellikle kısa sürede etkisini yitirir. Diğer enjeksiyonlar gibi grip aşısı da bazen bayılmaya neden olabilir. Baş dönmesi hissederseniz veya bulanık görme şikayetiniz veya kulaklarınızda çınlama varsa doktorunuza belirtmeniz gerekmektedir.