Popüler kültür hasta ediyor!
Popüler kültürde ortaya çıkan her sağlıklı algısı gerçek mi? Yoksa sosyal medya gibi unsurların gücünden kaynaklanan bir abartıdan ibaret mi?
Popüler kültür son yıllarda en sağlıklı alışkanlıkları bile aşırı uçlara iterek faydadan çok zarara neden olan uygulamalar haline getirdi, dengeyi bozarak insanları hasta etmeye başladı. Özellikle bir yiyeceğin ya da herhangi bir şeyin sağlıklı olması onun aşırısının daha da sağlıklı olduğu algısına yol açtı. Neymiş bu popüler kültür aldatmacaları, gelin birlikte inceleyelim…
Ne olduğu fark etmeksizin herhangi bir şeyin fazlasının yararından çok zarara neden olabileceği aslında hepimiz tarafından bilinen bir gerçek fakat insanların çok daha sağlıklı, çok daha iyi görünme arzularının da hiç de küçümsenmeyecek boyutta olması bazen bu gerçeği unutmamıza neden olabiliyor.
1- Takviye alımı
Sosyal medyada işin uzmanı bile olmayan pek çok kişiden vitamin takviyesi önerileri alır hale geldik. Popüler kültür bizlere sanki herkesin takviye alması gerekiyormuş gibi bir algı yarattı, bizler de ne kadar çok takviye kullanırsak o kadar sağlıklı olacağımız fikrine, çok ama çok iyi hissetmek için takviyesiz olmazmış algısına hemen inandık. Doğru dürüst araştırmadan, kan değerlerimize bile baktırmadan önerilen her markayı, her takviyeyi denemeye başladık. Peki sonu ne mi oldu? Bilip bilmeden kullandığımız bazı takviyeler vücut için fazla gelmeye başladı, bazı yan etkiler görüldü, sonra ders alındı mı? Hayır, sadece marka değiştirilip ‘belki bundan fayda görürüm’ mantığı değiştirilmeden başka takviyelere yöneldik, çünkü olması gereken buymuş gibi geldi, herkesin yaptığı bir şey yanlış olamaz diye düşündük.
Vitamin alımıyla ilgili en büyük sorunlar A ve D vitaminleri, bakır ve demirden geldi, çünkü bu takviyeler fazlalığı en toksik olabilenlerden sayılıyor…
A vitamini toksisitesi
A vitamini normal şartlarda eksikliğine çok rastlanan bir vitamin değildir, hali hazırda pek çok besinle birlikte A vitamini alınır, fakat bunun göz ardı edilip kan değerlerine dahi baktırılmadan zaten vücutta deposu bulunan bir vitaminin takviye olarak alınması A vitamini toksisitesine neden olabilir. Yüksek dozda A vitamini doğrudan bir toksindir, fazlası karaciğerde depolanarak hücrelerde birikir ve fibroz, karaciğer hasarı ve hipertrofiye neden olabilir. Bununla birlikte mide bulantısı, baş dönmesi, baş ağrısı, deri reaksiyonları, görme bozukluklarına da yol açabilir. Toksisite oranı alınan doza bağlıdır.
Bakır toksisitesi
Hali hazırda tükettiğimiz fındık, çekirdek, bitter çikolata, avokado, karaciğer gibi pek çok sağlıklı besinde bakır bulunur, bu besinleri düzenli olarak beslenmenize ekliyorsanız bakır takviyesi çoğu zaman gerekmez, gerekip gerekmediğine de karar verecek olan tek kişi doktordur, popüler kültür değildir.
Bakır toksisitesi vücutta gastrointestinal sistem rahatsızlıklarına, kalp ve böbrek yetmezliği gibi belirtilere yol açabilir.
Demir toksisitesi
Demir eksikliği toplumda pek çok kişide görülebilen yaygın bir eksikliktir fakat algıdaki yanlışlık burada başlar, pek çok kişide görülmesi onu herkesin mutlaka kullanması gereken bir takviye haline getirmez. Kan tahlillerine bakılmadan, doktor onayı olmadan demir takviyesi kullanılmaz, kullanılması kötü sonuçlar doğurabilir. Demirin fazlası vücutta paslanmayı tetikleyen bir madde gibi davranır ve başta karaciğer, pankreas, kalp, eklemler ve beyin olmak üzere dokularda birikir. Bu da, yaşlanma sürecini hızlandırır ve sizi damar hastalıkları, kanser ve kısalmış yaşam süresi açısından çok daha yüksek bir risk altına sokar.
Aşırı demir yükü aynı zamanda karaciğer hastalığı, kardiyovasküler hastalık, gut, kısırlık, hipotiroidizm ve diğer birçok hastalıkla da bağlantılıdır; bu da demir durumunuzu bilmeden takviye almanın çok ciddi sorunlara neden olacağını gösterir.
D vitamini toksisitesi
Özellikle besinler yoluyla yeterli alınamadığı, bu yüzden mutlaka takviye olarak kullanılması gerektiği düşüncesiyle son dönemde herkesin elinde olan D vitamini takviyeleri, kandaki seviyelerine bakılmadan, bir uzman tavsiye etmeden kullanılmamalıdır. Aksi takdirde mide bulantısı, kusma, midede ağrı ve hassasiyet, baş dönmesi, hafıza sorunları , halüsinasyonlar, iştahsızlık, halsizlik, kas güçsüzlüğü, sık idrara çıkma, vücudun çeşitli bölgelerinde ve kemiklerde ağrı, böbreklerde kalsiyum taşlarının oluşumu gibi çeşitli belirtilere yol açabilir.
2-Bir besin üzerindeki mucizevi beklentiler
Popüler kültür bir besini mucizevi ilan edebilir, bu onlar için oldukça kolaydır, biz de isterdik mucize bir besin olsun, herkes faydalansın, herkes sağlıklı olsun. Tabiki bir besinin çeşitli faydaları olabilir ama bu o besini her derde deva harika bir besin yapmaz. Tek bir besinden mucize etki beklemek insanların umutlarıyla oynamaktan başka bir şey değildir.
●Karaciğer yağlanman mı var, üzülme. Hemen x meyvesinden sabah akşam iki tane ye, bak bakalım bir şeyin kalıyor mu!
●Kilo vermekte zorlanıyor musun, dert etmene değmez, akşamları x çayından bir litre iç, iki günde iğne ipliğe dön!
● Bağışıklığın çok zayıfsa, çok çabuk hastalanıyorsan x kürünü yatmadan hemen önce uygula, artık hastalık senden korksun!
●Ne olduğu fark etmez, her derde deva, x gıdasından 2 kaşık ye, tüm dertlerin son bulsun!
Yukarıdakilere benzeyen daha o kadar örnek var ki… Şimdilik bunlar bize yetti, bir besini harika göstererek başka hiçbir şeye gerek duymadan kolay yoldan bir şeylere ulaşmak isteyenler ya da her şeyi deneyip artık başka çaresi kalmayan umuda ihtiyaç duyan insanlar için aslında yukarıdaki uygulamalara inanmak çok normal. Fakat asıl sorun bunları hiçbir bilgisi olmadığı halde ordan burdan duyup paylaşan insanlarda… İnsan hayatıyla oynamak bu kadar kolay olmamalı!
3- Tek tip yaşama özentiliği
Popüler kültürle birlikte gelişen algılar tek bir doğru, tek bir güzel, tek bir iyi ve çokça yanlış olduğuyla ilgilidir. Çoğumuz farkına bile varmadan bu yargılara kendimizi teslim etmişizdir, halbuki sorsalar her insanın kendine has özellikleri, kendine has yargıları olması gerektiğini en çok savunanlar da bu kişilerdir.
Bir mekanda güzel tatlılar olduğu paylaşılmışsa oraya mutlaka gitmeliyiz, bir yerde bir sanatçı sahne mi almış mutlaka biz de izlemeliyiz, popüler bir tatil beldesi varsa biz de gidip ziyaret etmeliyiz. Tabiki gezmek, görmek, eğlenmek, yeni şeyler deneyimlemek hepimizin istediği normal şeyler. Fakat tatlı sevmediği halde yeni açılan ve bolca reklamı yapılan o tatlıcıya gitme arzusuyla dolan bir kişi artık pek de normal olmayabilir, ‘ne var canım denemek isteyemez mi’ diye düşünebilirsiniz ama durumun aslında bu kadar basit olmadığını bilmenizi isteriz… Burada anlatmak istediğimiz kişinin hayatını kendi zevklerine göre değil de popüler kültür yönlendirmelerine göre yaşamaya başlaması ve fark etmeden bunun bağımlısı olması ve artık gidemediği ya da deneyimleyemediği her şey için kendini yetersiz hissetmesi… İşte tam da bu noktada duygusal ve psikolojik olarak bir yıpranma başlar ve birey ilerisi için çok daha ciddi sorunlar yaşayabilir.
Bu yazıda üzerinde durmak istediğimiz en değerli şey: popüler kültürü değil; bedeninizi, ruhunuzu dinlemeniz gerektiği… Küçük de olsa bir farkındalık yaratmak istedik. Popüler kültürün esiri olmadığımız, kendi sesimize kulağımızı tıkamadığımız sağlıklı günler dileriz.