Saatlerinizi kurun, kolajen alımında en iyi zaman hangisidir?
Günümüzün popüler takviyelerinden biri olan kolajen ne zaman alınmalı? Zamanlaması gerçekten önemli mi? Kolajen hangi formda alınırsa daha etkili olur? Tüm sorular cevap buluyor…
Kolajen takviyeleri cildinizin genç ve nemli görünmesini sağlamanın, saçlarınızı güçlü ve parlak tutmanın, tırnak ve kemik gücünüzü artırmanın ve eklemlerinizin korunmasına yardımcı olmanın harika bir yoludur. Hepimiz aldığımız kolajenin etkilerini en üst düzeye çıkarmak isteriz, peki kolajeni ne zaman ve hangi formda aldığımız bu faydaları artırır mı? Gelin hep birlikte bu sorunun cevabına bakalım.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki kolajenin ne zaman alınması gerektiğiyle ilgili ortalıkta dolanan pek çok öneri vardır, yani bir yazıda sabah, başka bir yazıda akşam alınması gerektiği ile ilgili farklı iddialar görebilirsiniz. Biz de bu karışıklığa son vermek için en yaygın iddiaları topladık ve gerçekten doğru olup olmadıklarını araştırdık:
İddia 1:Kolajeni aç karnına almalısınız
Birçok yerde kolajen alımının aç karnına yapılması halinde vücudun bundan daha iyi yararlanabileceği iddiası dolaşıyor, sabah kahvaltıdan önce ilk iş olarak kolajen takviyesi alınması teşvik ediliyor. Peki bu iddia doğru mu?
Öncelikle bu teorinin dayandığı nokta kolajenin asidik bir midede zarar görüp görmeyeceğini açıklamaktan geçer, iddiaya göre bireyin aç olması midenin daha az asidik olmasını bu da kolajenin mideden hasar almadan geçmesini sağlar. Yiyeceklerin görüntüsü ve kokusu, mide duvarınızdaki hücreleri yiyecek midenize ulaşmadan önce asit salgılaması için uyarır. Daha sonra sindirimi düzenlemeye yardımcı vagus siniri uyarıldığında mide daha da asidik hale gelir. Fakat protein yapılı kolajenin parçalanmasının çok büyük kısmı aslında ince bağırsakta gerçekleşir, bu nedenle midenin dolu, yarı dolu veya boş olması kolajen alımında çok büyük bir fark yaratmayacaktır.
İddia 2: Kolajeni yancı olarak kullanmalısınız
Kolajenin bir protein olduğu göz önüne alındığında, bazı insanlar kolajen takviyesinin bir kahve ya da smoothie ile karıştırılmasının daha uzun süre tok kalmanıza yardımcı olacağını iddia ediyor. Bu sayede günün ilerleyen saatlerinde acıkarak diğer sağlıksız gıdalara yönelmenizin önüne geçilebileceğinden bahsediliyor. Bu iddia doğru mu?
Kolajen takviyeleri çok küçük hacimde şeylerdir ve tabiki tek başına tokluk sürenizi uzatması gibi bir etkisi olamaz fakat yanında ne alındığına bağlı olarak bu etki ortaya çıkabilir. Örneğin kolajeni kahveyle birlikte tüketmeniz yalnızca kahvenin verdiğinden başka bir tokluk vermeyecektir, yanında lif ve yağ içeriği olan bir smoothie ile almanız iştah kontrolünde yardımcı olabilir. Fakat her ne yaparsanız yapın kolajenin açlığı baskılayıcı bir özelliği olmadığından bir şeylerle tüketilmesinin çok da işe yaramayacağını belirterek bu teorinin biraz havada kaldığını söyleyelim.
İddia 3: Vücudunuzun REM döngüsü sırasında işlemesi için kolajeni geceleri almalısınız
Bazı insanlar kolajenin geceleri daha etkili olduğunu, çünkü vücudunuzun siz uyurken doğal olarak iyileştiğini ve bu iyileşme döngüsüyle senkronize edildiğinde amino asitlerin daha iyi kullanılacağını iddia ediyor.
Fakat bu da yalnızca bir iddia olarak kalmış çünkü literatürde bununla ilgili yapılmış bir çalışma yer almıyor ancak popüler literatür, kolajen takviyelerinin yatmadan önce veya sabah alındığında eşit derecede işe yaradığını öne sürüyor. Aynı zamanda başka bir bakış açısıyla incelendiğinde kolajenin ağzınızdan ince bağırsağınıza ulaşması ve burada emilmesi de üç ila beş saat sürüyor, dolayısıyla bunu REM döngünüzle senkronize etmeye çalışmak çok da olağan bir şey değil gibi gözüküyor.
İddia 4: C vitamini ile kolajen takviyesi birlikte alınmalı
Bu önerinin bazı temelleri var çünkü C vitamini kolajen üretimini artırmaya yardımcı oluyor. Ancak C vitamininin kolajenle aynı anda tüketmeniz gerektiğine dair bir kanıt henüz yok. Ancak siz yine de günlük ihtiyaç duyduğunuz C vitaminini aldığınızdan emin olun
Sonuçta kolajen takviyeleri için kanıtlanmış belli bir zaman dilimi yoktur. Sabah, öğlen ve akşamın tümü kabul edilebilir seçeneklerdir. Doğru seçim, vücudunuzun takviyeye nasıl tepki verdiğine ve sizin için en iyi rutinin hangisi olduğuna bağlıdır. Önemli olan, bunu rutininizin bir parçası haline getirebileceğiniz zamanı bulmaktır; çünkü herhangi bir takviye, onu gerçekten düzenli aldığınızda en iyi sonucu verir.
Kolajen kaç yaşında alınmalı?
Vücudumuz doğal olarak kolajeni kendi kendine üretir ve depolar, ancak yaşlandıkça kolajen depolarımız azalmaya başlar. Kolajen üretiminin zamanlamasını anlamak, yaşınıza göre kolajen almak için en iyi zamanı belirlemenize yardımcı olabilir.
Vücudunuzun doğal kolajen depoları yirmili yaşlarınızın sonlarından 30 yaşına kadar zirveye ulaşır ve o andan itibaren zamanla azalır. 40 yaşınıza ulaştığınızda, kolajen seviyeleriniz orijinal seviyelerin yaklaşık %70'ine ulaşır. 50 yaşında yaklaşık %60'a, 60 yaşında %44'e ve 70 yaşında %32'ye gerileyerek düşmeye devam eder.
Bu zaman çizelgesine göre vücudunuzun kolajen tedarikini otuzlu yaşlara yaklaşırken desteklemeye başlamanız önerilir. Ancak bu zaman çizelgesinin ortalama seviyeleri içerdiğini, genetiğinizi ve yaşam tarzı seçimlerinizi hesaba katmadığını unutmayın. Yaşın yanı sıra aşağıdaki faktörler de kolajen depolarınızı etkiler ve kolajen artırıcı takviyelerden ne zaman yararlanabileceğinizi belirlemenize yardımcı olabilir:
●Beslenme: Her ne kadar vegan veya vejetaryen beslenmenin bazı sağlık yararları olsa da, hayvansal bazlı kolajen kaynaklarını almanızı engeller. Gıda kolajen kaynakları esas olarak et bazlı olduğundan, kolajen üretimini başka yollarla teşvik etmeye ve korumaya erken başlamak veganlar ve et yemeyenler için çok önemlidir.
●Egzersiz: Bol miktarda egzersiz yapmak ve aktif kalmak, doğal kolajen üretiminizi yüksek tutmanıza yardımcı olabilir. Aging Cell Anatomical Study tarafından 2015 yılında yayınlanan bir araştırma, hareketsiz yaşamın ve düşük kas kütlesinin, kolajen kaybı da dahil olmak üzere cilt yaşlanmasının belirtilerini tetikleyebileceğini öne sürmüştür. Düzenli egzersiz herhangi bir nedenle hayatınızın bir parçası değilse veya olamıyorsa kolajen takviyesi iyi bir fikir olabilir.
●Güneşe maruz kalma: Güneşin UV ışınlarına kronik olarak maruz kalmak, kolajen bozulmasına yol açabilir. Açık havada çok fazla zaman harcıyorsanız cildinizi korumak, mevcut kolajeninizi korumak için çok önemlidir. Ayrıca kolajen destekleyici bir takviyeye daha sonra değil, daha erken başlamak doğru olabilir.
Kolajenin hangi formu daha iyidir?
Bu soruya cevap vermeden önce kolajenin formlarını inceleyelim:
1- Kolajen tozu
Kolajen peptidleri olarak da bilinen kolajen tozları en popüler formu olarak kabul edilir. Kolajen peptidleri hidrolize edilmiş kolajendir, yani daha sindirilebilir hale getirmek için parçalanmıştır.
Meyve suları, smoothie, su gibi sıvılarla birleştirilerek tüketilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken karıştırılan sıvının çok sıcak olmamasıdır, çünkü çay, kahve gibi sıcak içecekler takviyenin kalitesini düşürebilir. Bununla ilgili yapılmış kesin çalışmalar olmamakla birlikte İlaç Tasarımı, Geliştirme ve Terapi'de yayınlanan 2014 tarihli bir araştırmaya göre, kolajeni kahve ile karıştırmak, potansiyel olarak etkilerini azaltabilir. Ancak net veri için daha fazla çalışma gereklidir.
Kolajen tozu, tipik içeceğinizi yeni bulunmuş fonksiyonel bir içeceğe dönüştürmeyi mümkün kılar. Basit bir harmanlama, karıştırma işleminden sonra kolajen tozu içeceğinizde neredeyse hiç fark edilmez, çünkü tatsız bir üründür. Kolajen tozu, içeceklerin ötesinde tahıllar, yoğurtlar, dondurmalar ve ekmeğe sürülen yiyecekler gibi besinlerle de iyi karışır. Tatlandırılmamış kolajen tozu çeşitli gıdalara eklenebilecek çok yönlü bir tozdur.
Ancak tüketimi için her zaman yanında bir sıvı gerektirmesi her yerde tercih edilemeyen bir tür olmasına neden olur.
2- Kolajen kapsülleri
Eğer kolajeni günlük rutininize daha pratik ve kolay bir şekilde eklemek istiyorsanız, lezzete duyarlıysanız ve nispeten daha meşgul biriyseniz kolajen kapsülleri kullanmak sizin için daha ideal olacaktır.
Fakat kapsüllerde yaşanan durum; genelde bir günde 3-6 kapsül almanız gerekmesidir, çünkü kapsüllerin içerisine sınırlı miktarda kolajen tozu sığabilir. Bu aynı zamanda kolajenin daha hızlı tükeneceği anlamına da gelebilir. Bununla birlikte daha kolay tüketim için gummy formundaki kolajenleri tercih edebilirsiniz.
3- Kolajen sıvısı
Sıvı kolajenin birden fazla alt türü vardır; örneğin suyla karıştırabileceğiniz konsantre form, tek seferde 1 yemek kaşığı şeklinde alabileceğiniz içime hazır versiyon veya tek içimlik shot gibi…
Hapları yutmaktan korkan veya zorlanan kişiler için sıvı seçeneği, düzenli olarak kolajen almak için en güvenli seçenek olabilir. Örneğin elma aromalı sıvı kolajen tüketim kolaylığı ve temiz içeriğiyle öne çıkmaktadır.
Sıvı kolajen genellikle vitaminler , mineraller, meyve ve bitki özleri, yapay tatlandırıcılar ve koruyucular gibi çeşitli bileşenler içerir. Bunlardan herhangi birine karşı hassasiyetinizin olabileceği ihtimaline karşı içeriğini iyi okumadan almamanızda fayda var.
Kolajen formlarına baktık, peki hangisini tercih etmek daha iyidir? Öncelikle şunu söyleyelim, bu tamamen sizin yaşam tarzınıza bağlı bir seçimdir, içerik ve fayda açısından bir farkları yoktur.
Örneğin her sabah spor salonuna gidiyorsanız kolajen kapsüllerinizi bir çantaya atıp yolunuza devam etmeniz uygun olabilir. Sabah evdeki ofisinize gitmeden önce birkaç fincan kahve içiyorsanız kolajen tozu sizin tercihiniz olabilir. Kapsül yutamıyorsanız tek içimlik shot halde tercih edebilirsiniz, bu konuda hayat şartlarınıza göre farklı yönlendirmeler olabilir.
Yani etki olarak bir farkları olmamakla birlikte kullanılma yerine göre tercih edilmesi daha uygun olur.