Kan şekerini dengeleyen en iyi diyetler
Her insan bedeninin kendine özgü ihtiyaçları doğrultusunda yöntemler farklılık gösterse de kan şekeri sorunları yaşayan kişiler, bazı diyetlerden çok daha fazla faydalanabilirler. Kan şekerini dengeledikleri klinik olarak ispatlamış diyet türleri hangileri bakalım.
Yediğimiz yemekler uzun vadede hastalığa da dönüşebilir, en etkili ilacımız da olabilirler. Sağlık için yararlarına göre beslenme düzenleri üzerine çok fazla bilgi var; bu yüzden seçim yapmak biraz güç. Her insan bedeninin kendine özgü ihtiyaçları doğrultusunda yöntemler farklılık gösterse de kan şekeri sorunları yaşayan kişiler, bazı diyetlerden çok daha fazla faydalanabilirler. Kan şekerini dengeledikleri klinik olarak ispatlamış diyet türleri şöyle:
Kan şekeri sorunlarına çözüm arayanlara en ideal beslenme düzenlerinden olan ketojenik diyet, yüksek yağ, orta düzeyde protein ve düşük karbonhidrat oranı ile kontrolden çıkan kan şekeri seviyelerini yeniden dengelemeye yardımcı oluyor.
Ketojenik diyet kapsamında, beden, enerji için şeker yerine yağ yakmaya başlıyor ve böylece enerji için glukoza değil, yağ yakımının yan ürünlerinden olan ketona geçiş yapıyor. Yüksek früktoz içerikli meyve, tahıl ve şekerden gelen glukoz yerine daha sürdürülebilir bir enerji formunu kullanmak, kan şekeri seviyesinin de normal düzeye inmesini sağlıyor.
Yapılan birçok araştırma, ketojenik diyetin, insülin seviyesini düşürdüğünü, inflamasyonu azalttığını ve insülin reseptör bölge hassasiyetini düzelttiğini gösteriyor. Yalnızca 10 haftalık bir ketojenik diyetin, tip 2 diyabet semptomlarını geçirdiğine dair bulgular da mevcut.
Ketonejik diyete geçiş yapmak adına halihazırda kullandığınız beslenme düzeninizi tamamen bırakmanıza gerek yok; diyetinizden çıkardığınız ve yemeğe izinli olduğunuz gıdaları baz alarak oranları hesaplayıp diyetinizi planlamanız yeterli.
Aralıklı oruç ya da zaman kısıtlamalı beslenme, her türlü beslenme düzenine uyarlanabilerek, gıda tüketimini belirli saatler arasında sınırlandırır ve vücudun dinlenebilecek zaman elde etmesini sağlar. Yapılan birçok bilimsel araştırma, zaman kısıtlamalı beslenme düzenlerinin insülin direncinin iyileşmesinde ve metabolizma hızının artmasında etkili olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar, yapılan bir çalışma kapsamında, farklı yaş gruplarına ait, 10 yıldan fazla süredir tip 2 diyabet ilaçları kullanan 3 farklı hasta üzerinde incelemelerde bulundular. Katılımcılardan haftada 3 kez 24 saatlik açlık periyotları ile düşük karbonhidrat içerikli bir diyet uygulamaları istendi. Sürecin sonunda ise katılımcıların hem kilo verdikleri hem de insülin ilaçlarına daha fazla gereksinim duymadıkları görüldü.
Zaman kısıtlamalı beslenme, inflamasyon oranını düşürerek bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı olur ki bu durum, tip 1 diyabet karşısında önlem olarak rol üstlenir.
Önceki deneyimlerinize ve kişisel programınıza uygun şekilde uygulayabileceğiniz birçok plan var. Birkaç örnek seviye vermek gerekirse:
- Başlangıç seviyesi: 14 saatlik oruç, sadece 8:00 – 18:00 arası beslenme
- Orta seviye: 18 saatlik oruç, 12:00 – 14:00 arası beslenme
- İleri seviye: gün aşırı oruç, 1 gün beslenme, 1 gün oruç
- Son seviye: 23 saatte bir, günde 1 kez beslenme
Sağlıklı beslenmeye dair adımlar atmaya yeni başlıyorsanız eğer, paleo diyetini ideal bir başlangıç noktası olarak görebilirsiniz. Sebzeler, meyveler, et, balık, yumurta, kuruyemişler ve rafine olmayan yağlar temelinde hazırlanan, süt ürünlerini, tahılları, işlenmiş gıdaları, şekeri ve baklagilleri tüketmeye izin vermeyen bu diyet, kan şekerinizi dengelemeye yardımcı olur.
Cardiovascular Diabetology dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, paleo diyeti, standart bir diyabet diyetine kıyasla glukoz seviyesini önemli ölçüde düşürüyor. Geleneksel bir diyabet diyetinde ise paleo diyetinin uzak durduğu tahıllar, süt ürünleri, baklagiller ve kök sebzeler bulunuyor.
-
AIP (Otoimmün Protokolü)
Paleo diyeti ile birçok ortak noktası olan AIP diyeti, bir miktar daha katı; AIP dahilinde, yumurta, kuruyemişler, tohumlar ve baharatlar gibi kimilerinde bağışıklığı tetikleyici etki gösteren besinler bulunmuyor. Bu bileşenler, tip 1 ya da tip1.5 gibi otoimmün kan şekeri sorunları açısından tetikleyici olabiliyor; dolayısıyla AIP diyeti son derece ideal görünüyor. Otoimmün kan şekeri sorunları diyetle çözülemese de stabil bir bağışıklık sistemi, stabil kan şekerini beraberinde getiriyor.
AIP’nin kan şekeri üzerindeki etkilerine dair bilimsel veriler sınırlı; ancak paleo diyetine benzerliği – kan şekerinin yükselmesine sebep olan tahıllardan ve şekerden uzak durması mesela – AIP’nin de bu açıdan faydalı olabileceğini getiriyor akıllara. Otoimmün kan şekeri sorunlarına karşılık bağışıklık uyarıcılarını dahiline almaması da cabası.