Kilo Vermenin Biyolojine Etkisi

Zayıflamak, aslında sadece aynadaki görüntünün değişmesi anlamına gelmez. Vücut sisteminde de bu değişime ayak uydurmak için farklılıklar olur.

Kilo vermek bilimsel olarak alınan kalorinin harcanan kaloriden az olması prensibine dayanır. Ancak alınan kalori kişilerin bazal metabolizma hızının altında olmamalıdır. Diyet yaparken vücut alıştığı işleyişinin dışına çıktığından bu değişikliğe adapte olmaya çalışır. Bu noktada eğer doğru bir diyet uygulanırsa, vücut buna kısa sürede uyum sağlar ve ihtiyacı olan tüm vitamin ve mineralleri alabildiğinden sorunsuz bir şekilde kilo verilir.

Şok diyetlerin getirisi: Kıtlık alarmı

Eğer kalori miktarı çok düşük bir şok diyet uygulanıyorsa, bu durum bedenin kıtlık durumuna girmesine neden olur. Böylelikle işleyiş sekteye uğrar ve enerji ihtiyacı karşılanamadığından metabolizma yavaşlamaya başlar ve vücut aldığı en küçük bir besini dahi sonradan kullanmak üzere depolar. Ayrıca açığa çıkan enerji gereksinimi ise önce karaciğerdeki glikojenden, ardından kaslardan alınır. İşte şok diyetlerde yaşanan ve “kas kaybı” olarak tanımlanan durum tam olarak budur.

Dengeli besinlerle beslenmek metabolizmayı doğru çalıştırır

Kas kaybı, metabolizmayı düşürür. Proteinden fakir diyetlerin desteklenmemesinin nedenlerinden biri de bu gibi durumlarda kasların beslenememesi olarak bilinir. Yağ kaybı olmayan bir bünye aynı zamanda deri sarkması ihtimaliyle de karşı karşıya kalır.

Dolayısıyla aslında tüketilen karbonhidrat miktarı yüksek olduğu sürece, yağ oranı da bir o kadar fazladır. Bu tip besinler fazla miktarda tüketildiğinde insülin de yükselir ve böylece yağlar vücutta depolanır.

Herkes kendine özgü bir sisteme sahiptir. Bu yapının alması gereken günlük enerji miktarı ve belli bir besin dengesi ile vitamin ve mineral gereksinimi vardır. Metabolizmanın düzgün işlemesi için yapılması gereken sadece bunları belirleyip, yine bünyenin kaldırabileceği egzersizlerle desteklemektir.