Diyabet, Kalp Hastalıkları Ve Hipertansiyonda Beslenme
Unutmayınız ki; DİYET ve EGZERSİZ başarılı bir diyabet yönetiminin temel taşlarıdır. Artık yemekten zevk almayacağım veya hoşlanmadığım yiyecekleri yemek zorundayım diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak yapmanız gereken diyabeti olmayanlardan farklı değildir. Sadece ölçülü olarak ve doğru besinleri seçerek kan şekeri kontrolünü sağlayabilirsiniz.
DİYABET (ŞEKER HASTALIĞI)
Vücudunuzda pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi ya da ürettiği insülin hormonunu etkili bir şekilde kullanamaması durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır.
Sonuç olarak kişi, yediği besinlerden kana geçen şekeri yani glukozu kullanamaz ve kan şekeri yükselir (hiperglisemi).
Açlık kan şekeri (AKŞ) ölçümü veya Oral glukoz toleransı testi (OGTT) yapılarak saptanır. AKŞ ölçümü 100-125 mg/dl olması gizli şeker (prediyabet) sinyalidir. AKŞ ölçümünün 126 mg/dl veya üzerinde çıkması diyabetin varlığını gösterir.
TİP1 DİYABET (IDDM)
Çoğunlukla çocuklar ve ergenlik çağındakilerde gelişen fakat yetişkinlerde de görülebilen otoimmün bir hastalıktır. Bu tip diyabette insülin üretimi ya çok azdır ya da hiç yoktur, bu yüzden insüline bağımlı diyabet tipi denilir.
TİP2 DİYABET (DM)
Tip2 diyabet; üretilen insülinin vücutta yeterli olmaması veya gerekli dokulara ulaştırılamaması sonucu ortaya çıkar.
40 yaşın üstündekilerde daha sık görülür.
Herkeste, her yaşta diyabet tespit edilmesinin yanı sıra; ailesinde diyabetli yakını olanlar, şişman kişiler, 4 kg’dan ağır bebek doğuran kadınlar, stres altında yaşayan kişilerde görülme riski daha yüksektir.
Diyabet Belirtileri Nelerdir?
Aşırı susama, ağız kuruluğu, sık idrara çıkma, açlık hissi, kuru ve kaşıntılı bir cilt, açıklanamayan kilo kaybı sık görülen belirtiler olmakla birlikte hiçbir belirti gözlenmeyebilir.
Özellikle Tip 2 diyabetin ortaya çıkışı daha yavaştır ancak başlangıçtan birkaç yıl sonra çeşitli belirtilerin ortaya çıkmasıyla teşhis edilir.
Diyabeti olan kimselerde bazı sağlık sorunlarının ortaya çıkma riski daha fazladır. Bunlar arasında;
Böbrek hastalıkları, Göz problemleri, Kalp rahatsızlıkları sayılabilir. Bu belirtilere hem TİP1 hem de TİP2 diyabetlilerin yakalanma riski vardır.
!!! DÜZENLİ BESLENME VE FİZİKSEL AKTİVİTE İLE DİYABETLE DOST YAŞAMANIZ MÜMKÜNDÜR !!!
DİYABETLİ BİR BİREY NASIL BESLENMELİ?
Unutmayınız ki; DİYET ve EGZERSİZ başarılı bir diyabet yönetiminin temel taşlarıdır.
‘Artık yemekten zevk almayacağım’ ve ya ‘hoşlanmadığım yiyecekleri yemek zorundayım’ diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak yapmanız gereken diyabeti olmayanlardan farklı değildir. Sadece ölçülü olarak ve doğru besinleri seçerek kan şekeri kontrolünü sağlayabilirsiniz.
Basit şekerleri(kesme şeker, bal, reçel, marmelat, çikolata, vb )yerine; nişasta ve bileşik yapıdaki şekerleri (sebzeler, bazı meyveler ve kuru baklagilleri) tercih etmelisiniz.
Yüksek lif içeren besinleri (çavdar, yulaf, ekmek-ile-tam-tahilli-ekmek-arasindaki-fark-nedir">kepekli ekmek, kepekli kalori/makarna">makarna, taze sebze ve meyveler) bağırsaklardan şekerin emilimini yavaşlatır.
Sık sık ve az az yemek çok önemlidir. Önerilenden fazla yemek kan şekerini yükseltir.
Glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmelisiniz.
GLİSEMİK İNDEKS(GI): Besinlerin vücuda alındığında kan şekerini yükseltme hızına göre belirlenen bir indekstir.Glisemik indeksi düşük besinler kan şekerini daha yavaş yükselterek özellikle şeker hastalığına karşı koruyucu etki sağlar.
KALP DAMAR HASTALIKLARI
En sık görülenleri; KORONER KALP HASTALIĞI (kalp krizi ya da anjina denilen göğüsteki ağrı), HİPERTANSİYON (yüksek kan basıncı) ve KAN YAĞLARININ YÜKSEKLİĞİDİR.
Kalp hastalıklarının başlıca nedeni DAMAR SERTLİĞİDİR (atheroskleroz).
Normalde esnek yapıda olan damarlar zamanla yüksek kolesterol, sigara, tansiyon, beslenme alışkanlıkları, genetik yapı, aşırı stres ve hareketsizlik gibi pek çok faktörün etkisiyle hasar görür. Damarla organları kanla besleyemez hale gelir.
Erkekleri daha genç yaşta yakalayan damar sertliği; kadınlarda kadınlık hormonu sayesinde menapoza kadar gecikebilmektedir.
KOLESTEROL
Kalp hastalıklarına neden olan başlıca etmendir.
Kolesterolü; %85 oranında vücudumuz üretirken; et, tavuk, süt ve süt ürünlerinden, yumurta gibi HAYVANSAL KAYNAKLI besinlerden de alırız.
Kolesterol yağa benzer bir yapıda ancak yağdan farklıdır ve vücudumuz için mutlaka gereklidir. Kanda ancak LDL (kötü huylu kolesterol) ve HDL denilen taşıyıcılarla (lipoproteinler) gerekli dokulara ulaştırılır.
LDL; kolesterolü taşırken damar çeperlerinde birikme yaparken, HDL fazla kolesterolü taşımakla ve damarlarda birikmiş olan kolesterolü süpürge gibi çekmekle görevlidir.
Şişmanlık ve hareketsiz yaşam tarzı HDL kolesterol düzeylerinin düşmesine neden olur.
TRİGLİSERİTLER; enerji sağlayan yedek yakıt niteliğindeki yağlardır. Damarların tıkanmasına neden olmaz ancak; kanda yüksekliği risk faktörüdür. Şişmanlık, fazla şeker tüketimi, alkol ve yetersiz egzersiz trigliserit düzeyini olumsuz etkiler.
KOLESTEROL VE TRİGLİSERİT DÜZEYLERİNİ İSTENİLEN SEVİYELERDE TUTMAK İÇİN GERÇEKTEN İŞE YARAYAN TEK YOL; SAĞLIKLI VE DENGELİ BESLENME VE FİZİKSEL AKTİVİTE YAPMAKTIR !!!
KALBİNİZİ KORUYUN
Kalp hastalıklarından korunmak için tüm yaşamınız boyunca sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmeli; bunun yanı sıra sigara, alkol gibi alışkanlıklardan uzak durmalı ve stresle başa çıkmayı öğrenmelisiniz.
Beslenme alışkanlıklarının bir sürelik değil, yaşam boyu uygulanacak şekilde zevklerinize ve kültürünüze uygun hazırlanması için diyetisyeninizden destek almanız çok önemlidir.
Kolesterol ve kan lipit düzeylerinin korunmasında beslenme ile aldığınız yağ miktarından çok tercih ettiğiniz yağ tipi etkilidir.
!!! İlk adım; doymuş yağ asitleri ve kolesterol içeriği yüksek besinlerin alımını sınırlayıp, doymamış yağ içeren besinleri tercih etmektir.
Zeytinyağı, yağlı tohumlar ( fındık, ceviz), bitkisel sıvı yağlar ( mısırözü, soya, ayçiçeği, yağı vb.), yağlı balıklar (somon, uskumru, alabalık) ve yeşil yapraklı sebzeler doymamış yağ asitlerinden zengindir.
Doymamış yağ asitleri LDL’nin ve trigliseritin düşmesinde etkilidir.
Süt yağı, yağlı peynirler, sakatatlar, yağlı koyun ve dana etleri, yağlı etlerden yapılan şarküteri ürünleri, tavuk ve benzerlerinin derileri doymuş yağlardan zengindir.
Margarinlerden, tüm hazır gıdalardan, bisküvi, kraker, kızartılmış ve fast-food gibi yiyeceklerdeki yağ asitleri LDL kolesterolünün yükselmesine neden olur.
!!! İşlenmemiş (tam) tahıl, sebze ve meyvelerden zengin bir beslenme tarzı oluşturmalısınız.
Bu tür besinler içerdikleri çözünür posa, karmaşık karbonhidrat ve antioksidanlar sayesinde damar sağlığınızı korumanıza yardım edecektir.
HİPERTANSİYON
Tansiyon kanın atardamar üzerinde yaptığı basınçtır. Kalbin çarptığı andaki basınç büyük tansiyon; kalbin dinlendiği andaki basınç ise küçük tansiyon olarak adlandırılır.
Büyük veya küçük basınçtan herhangi birisinin normalden yüksek olması durumuna HİPERTANSİYON denir. Hipertansiyon daha çok genetik olmakla beraber, yaş ve kilo en önemli risk faktörleridir.
KAN BASINCININ KALBİNİZİN DÜŞMANI OLMASINA İZİN VERMEYİN!
Kan basıncı gün içinde tercih ettiğiniz besinlerden, psikolojik durumunuzdan, hava koşullarından, aktivite düzeyinizden kolayca etkilenmektedir.
Sürekli yüksek seyreden kan basıncı damarlarınızın zarar görmesine ve kalbin aşırı çalışmasına, yük altında kalmasına neden olmaktadır.
Basınç değişimlerinin her zaman belirti vermemesinden dolayı, DÜZENLİ ARALIKLARLA KAN BASINCINIZI ÖLÇTÜRMELİSİNİZ!
TUZ: hayatınızdan çıkarmalısınız. Aşırı tuz tüketimi böbreklerin çalışma yükünü arttırır ve tuzun vücuttan atımını güçleştirir. Dolayısıyla hipertansiyonun ortaya çıkmasında veya tedavisinin güçleşmesine neden olur.
SARIMSAK: hipertansiyonun doğal ilacı olarak tanımlanır. Sarımsağın damarlar üzerinde oldukça olumlu etkileri vardır. Her gün mutlaka 1 diş; eğer kokusundan rahatsız oluyorsanız sarımsak tabletleri tüketmeniz tansiyonunuzun düşmesine yardımcı olacaktır.
İlk yorumu sen yap